İmam Ali

İstanbul’da henüz on üç yaşında bir orta okul öğrencisiyken bir gün din kültürü dersine ilk defa katılan bir öğretmenimiz daha ilk derste sıranın başından başlayarak önüne gelene Sübhaneke ile başlayan namaz dualarını ve zammı sureleri okumasını söylüyor. Sübhaneke’yi geçen olduğunda ihlas suresi ile devam ediyordu.
Yaklaşık kırk kişilik sınıfta son sıralarda oturuyordum. Diğer dersin hemen başında sıra bana geldi ve hoca oku bakalım dedi.
Bende başladım Sübhaneke, ihlas suresi, kunut duaları derken müthiş bir hızla ilerliyordum Amenerresulü, Hüvellahüllezi derken, haydi birde Yasin suresini oku dedi.
Yasin suresini ezbere okuduktan sonra bağırarak ‘ayağa kalk’ dedi.
Müthiş bir heyecanla yüzü kızarmış halde ve aynı zamanda yüzümde büyük bir kibir ifadesiyle ayağa kalktım. Bana; sen hafız mısın? diye sordu.
Hayır hocam ama ilk okul ikinci sınıfa kadar köy camisinde sabah okul öncesi ve akşam okul sonrası imamımızdan ders alarak öğrendim dedim.
Bana ‘Allah ondan razı olsun’ ona selamlarımı söyle dedi ve ekledi; insanın anne ve babasından daha faydalı kimi olur hayatında diye sorarsanız işte böyle imamlar, din adamları! Dedi ve tekrar Ali Hoca ya gıyabında dua etti.
Bende sırtı gurur ve kibir küfesiyle dolu şekilde yerime oturdum.
Yıllar sonra emaneti yerine teslim etme amaçlı Ali hocama öğretmenimin selam ve dualarını ilettim.
Peki Ali Hoca kimdi ve onu diğer insanlardan farklı kılan neydi?
Ali hoca Trabzon’un çeşitli ilçelerinde imamlık yaptıktan sonra doğduğu yer olan Dernek pazarı ilçesinin Ormancık köyünde hem fahri imamlık hem de rençberlik yapmaya devam eden bir kişi olmakla birlikte hayatı ölçülü yaşayan, saygı ve sevgi dışında insanlarla iletişim kurmayan, var olan her şeyini büyük bir cömertlikle paylaşmayı şiar edinen, az konuşan çok dinleyen ve her sohbetinde Kur’an-ı Kerimi ve Hz. Muhammedi konu eden dünya iyisi bir insan olarak yaşamına devam eden bir kişiydi.
Hem şahsiyeti hem de mesleğini icra ediş biçimi ile isimdaşı Hz. Ali’nin bir benzeri olan Ali Hoca ile aynı zamanı paylaşmanın, onun bir çeşit tedrisatından geçmenin, cenabı hakkın emri ve isteği dışında gerçekleşmeyeceğini bilmek bana her zaman Allah’ın hesaba kattıkları arasında olmuş olma hissini vermeye devam edecek.