Yılmaz Erdoğan Ters Köşe Yaptı Ama Şaşırtmadı

Ülkemiz televizyonlarında yayınlanan diziler son zamanlarda yine yeniden gündemi belirleyen ana unsur haline geldi.
Malumunuz üzerine çoğu dizinin ortak özelliği; para problemi olmayan, yaşam kaygısı taşımayan, holding sahibi ailelerin özenti aracı yaşam biçimlerini, aile içi karmaşık ilişkilerini, her bölümde birilerinin öldürüldüğü mafya hesaplaşmalarını halkın gözüne sokuyor olmaları.
Yılmaz Erdoğan yıllar sonra sektöre İnci Taneleri isimli senaryosu kendine ait ve başrolünü kendisinin oynadığı bir diziyle geri döndü. Pavyonda dans eden bir kadın üzerinden haftalardır yapılan reklamlarla dizi çok cazip hale geldi ve olağan dışı bir ilgi ile karşılandı.
Daha önce yaptığı görsel ve yazılı sanatsal faaliyetlerin çoğu bana Yılmaz Erdoğan’ın dans eden bir kadın figürü ile insanları beklentiye sokmayacağını, konunun gel gel reklamı ile çok ta ilintili olmayacağı fikrini zihnimde diri tutarak İnci Taneleri isimli dizinin ilk bölümünü seyrettim.  
Dizi cinayet suçuyla hapse giren Azem Yücedağ isimli bir Edebiyat öğretmeninin ceza evinde geçirdiği on yılın ardından tahliye olmasıyla başlıyor.
Yıllar sonra cezaevinden çıkan Azem Yücedağ’ın kaybettiklerini bulabilme mücadelesini anlatıyor.
Toplumda her bireyin izlediği aynı görseli benzer ölçütlerle değerlendirmediği, baktığı pencereden aynı açıyla görmediği gerçeğini kabul etmeli ve beklentilerimizi ona göre değerlendirmeliyiz. Zira herkes aynı iklimde yetişmiş ya da aynı eğitimi almış olmayabiliyor.
Dizinin ilk bölümünü kısaca özetleyerek değerlendirecek olursak,
Birçok örnekle toplumun her kesimine yayılan iletişim problemlerini,
Toplum içi nezaket kurallarının son on yılda ne kadar dejenere olduğunu,
Cep telefonuna olan bağımlılığı ve akıllı telefonların eninde sonunda herkesi çe pe çevre saran bir yapıya dönüştüğünü,
Günümüz ebeveynlerinin çocuklarıyla ilgili olmak yerine bu konuda mış gibi davranıp kendilerini kandırmaktan öteye gidemediklerini,
Ve hatta İstanbul da yaşanan tabirimi hoşgörün taksici eşkıyalığını,
Hemen birinci bölümde işlemiş olması taktire şayandı.
Ayrıca İdealist bir öğretmenin gösterişten uzak reel bir iletişim yöntemiyle nasıl başarılı olabileceği örneği de cabası.
Peki madem bu kadar toplumsal mesaj var bu denli eğitici güzel bir diziyse Yapımcısı tanıtımı neden pavyonda dans eden bir kadın üzerinden yapma gereği duysun?
Sevgili okuyucu bu durum ülkemiz insanının beklenti konusunda geldiği durumu, sanattan, bilimden ve gelişimden ne denli uzak olduğunu gösterir bir belgedir aslında.
Bir gün ülkemizde Nuri Bilge Ceylan filmleri gişe hasılatı ile Şahan Gökbakar’ın Recep İvedik filmlerini geride bırakabilirse işte o zaman herhangi bir sanatsal faaliyetin tanıtımında ya da oyunculardan birinin giydiği kıyafetlerin satış rakamlarında, bu denli abartılı durumlar yaşamayacağız demektir.