Dilediğini Dilediği Gibi Yaşamak
Ne yaptığını bilmek, bildiğini yapmak. Başarı ve kaliteyi hangisi getirir. Daha da önemlisi insanı hangisi mutlu eder. Kişi mutlu oldukça yaşam da, dertler, sorunlar ve güzelliklerin keyfi çıkar, tadına varılır.
Sabah kalktığınızda yine uyusam, yine mi aynı yaşam diyerek karamsar baktığımız. Bazen veya bir çok zaman ise kalkar kalkmaz sosyal medyada mutlu edecek bir şey var mı? Ruhumuza güzel bir dokunuş, güzel bir söz, hoşnut edici bir manzara, Hoşseda içinde bir selam.
Bunlarda artık insanları mutlu ve mutsuz etmekte. Hep kim ne yaptı merakı ile yaşayan, o ne yaptı, bu nerede? Neden orada, acaba niçin oraya gitti, gidiyor soruları insan beynini yordukça yoruyor. Peşine düşülen bu soruların cevaplarını arayıp bulma serüveni ise daha da yormaz mı?
Yorar tabi ki, bazen bu merak soruları yormaktan öteye geçer ve kişinin maddi kalesine de dokunur. Ben sen olayım, sen de ben ol, hissi ve arzusu insanın kendine yenilmesidir.
Hayatta insan en çok kendine yenilir. Kendi kendini yok eder de farkında olmaz. Bir sorumlu arar durur yaşamı boyunca. Bu suçluyu bulma noktasında ise kendini yok eder hiç eder.
Peki ya şu soruyu cevaplayarak ve yaşamın güzelliklerinden bakıp günlere başlasak. Geceleri öyle tamamlayıp uykuya dalsak. Yaşamın sonsuz huzur ve mutluluk veren bir umman olduğunu görmez miyiz? Denemek gerek, bir çaba harcamak gerek.
Kim olduğunu, neyi çok iyi bildiğini, neyi çok iyi öğrendiğini iyi anlamak kendini tanımak ve sevmek gerek.
Sevmediğin işi yapmak zorunda olmadan yaşamı sürdürmeli kişi. Başarılı oldukça, hisleri uygulamaya koydukça mutlu oluyorsak eğer. O zaman biz en iyi neyi bildiğimizi bilmeli, keşfetmeliyiz. Sonra da onun olması için minik bir adım atarak yol almalıyız.
Bildiğini yaptıkça kendine güven, yaşama tutunmamız çok daha etkin olup daha mutlu olma şansını yaşamış oluruz.
Nasıl kendimizin zorlanmasını ve şartlandırılmasını istemezsek. Karşımızda olan kişiyi de şartlandırmaya ve zorlamaya gitmemeliyiz. Para kazanma hırsı hayvan severin doktor, doktorun veteriner olmasına sebep olmamalı. Böyle bir yönlendirmeye gidilmemeli.
Çocukken ne olmak istersin sorusu ile kişiler baskı altına alınmamalı. Tam aksine tam özgürlük içinde verilecek imkanlar ile o çocuğun kendini bulmasını sağlamalıyız.
Bu sadece çocuklar için değil. Yetişkin bireylerin de ne yapmak istediklerini bulmalarına yardımcı olmak gerek. İnsanların kapılarını kilitlememeli. Onların ufuklarına engel olmadan yaşamlarına devam etmelerini sağlamalı.
Kişinin iç dünyasında neler yaşadığını ve neler düşündüğünü bilmeden ön yargılı yaklaşımlar ona büyük zararlar verecektir. Susmasına, susturulmasına ve düşüncelerini, hislerini yaşamasına gölge olmadan onun yaşamına izin vermek gerekir.
Kocaman evlerimizde her yer ortak fakat kullanımı kısıtlı, kurallı olmasından dolayı hiçbir özeli yaşama imkanı olmayan evler. Zindan olmuyor mu bir çok insana?
Onu oraya koyma, bunu buradan kaldır, o çiçek nedir, şu odun neden camın önünde. Gibi bir çok kısıtlamalar bireylerin yaşam kalitesini düşürmektedir.
Kocaman koltuklar, kanepeler, tıklım tıklım yatak odaları. Böylece daha büyük evlere ihtiyaç duyulmuyor mu?
Oysa yatacak rahat bir yatak ve yorulduğunda ayaklarını uzatıp dinlenecek bir minder neyine yetmez insanın bazen?
Yalın ayak toprağa basmak, çiçek açmakta olan bir çiçeğin, ağacın, meyvenin sabah akşam gözetiminde olmak. Sabah güneşi, gece Ay’ı, gece sonu tan yerini izlemek, onunla başka hülyalara dalıp iç dünyamızda oluşan enerjiyi yola koymak.
Velhasıl kelam kişi neyi nasıl biliyorsa onu öyle yaşamalı. Yaşayacağı tehlikelere engel olmak için daha nezih ve daha zarif dokunuşlarla göstermeliyiz.
Tutup kolundan çekerek oradan almak, onun bütün iç dünyasına ateş yakıp yangın yerine çevirmek olur.
Kişi dilediği yaşamı yaşama şansını bulmalı. Dilediği işi yaparak yaşamını kazanma şansını yakalamalı.
Selam saygı ve sevgilerimle…